Allah'ın, Resul'ünün Selam ve Bereketi Üzerinize Olsun. Ey ! Hane Halkı..

YAŞA VE GÖR

Animated Sidenav Example

Click on the element below to open the side navigation menu.

☰ open


Marifet Penceresinden Ayetlerle Yahudiler

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kur’an-ı Kerim’de dün var, bugün var ve yarın var. İşte Yahudiler; diğer adı ile İsrailoğulları ile ilgili Ayetlerden bazıları ve açılışları:

İSRA SURESİ – 4 AYET:

Biz İsrailoğullarına Kitap’ta şu hükmü verdik; Muhakkak siz yeryüzünde İKİ DEFA FESAT ÇIKARACAKSINIZ ve büyük bir yükselişle yükseleceksiniz.”

İSRA SURESİ – 5 AYET:

BİRİNCİSİNİN VAKTİ GELİNCE, üzerinize milkimiz güçlü, savaşçı bir takım kullar göndereceğiz; onlar evlerin aralarına girip araştıracaklar; ve bu gerçekleşmiş bir va’d oldu.

İsra Suresi 4. Ayetinde; Kur’an-ı Kerim, Yahudilerin yeryüzünde iki büyük “Fesat ” çıkaracaklarını ve ardından da çok güçlü olarak büyüyüp – yükseleceklerini 1400 yıl öncesinden haber vermekte.

Adı geçen fesatlardan ilkinde; 1. Dünya Savaşı öncesinde Avrupa Ülkelerinde ve Osmanlı İmparatorluğu zamanında ülkelerin “Ticaretini -Ekonomisini” ele geçirip faizle, karaborsacılık ve her türlü oyunlarla; ülke insanlarını aç – çaresiz; ülkeleri de, içinden çıkılamayacak belalarla baş başa bıraktığında; doğal olarak, ülke insanlarında ve devlet içinde Yahudilere karşı tepkiler başladı.

Yıllardır filmlerde ezilen, yakılan, imha edilen “Zavallı Yahudileri ” seyrediyoruz. Hep Almanlar, İtalyanlar mı suçlu? Yahudiler sütten çıkmış ak kaşık mı? Olur mu öyle şey? Ülkelerin kanını em, onları açlıkla – ölümle baş başa bırak, günahsızım de. Olmaz! Koskoca Osmanlı İmparatorluğunu da faizin içine çektiler, savaşların içine çektiler. Sonuçta İmparatorluk yıkılsın, devlet – ülke sahipsiz kalsın. İstedikleri gibi kendileri hayat sürsünler, devlet kursunlar. Unutmayın, Koskoca İmparatorluğunun Halifesi Abdülhamit’i bile tahttan indirenlerin içinde kim vardı? Elbette Yahudi – Rum – Ermeni ve dönmeler vardı. Osmanlının çöküşünün tamamını Yahudilere yükleyemeyiz ama önemli sebeplerden biri Yahudilerdi.

Yeryüzünde tek gayeleri; Kur’an-ı Kerim’de bildirildiği gibi , -fesat çıkarmak- olan Yahudilere Avrupa Ülkelerinde ve halklarında kin başladı ve sonunda yine Kur’an- ı Kerim’deki İsra Suresi’nin 5. Ayeti gerçekleşti.

2. Dünya Savaşında Almanlar, ev ev; sokak sokak dolaşarak Yahudileri topladıkları gibi yok ettiler. Kurunun yanında yaş da gitti. Sakın ha sakın, Yahudi düşmanı olarak; Yahudilerin ölümünden zevk alan insan olarak görmeyin. Ama “Akıbet mukadder, insan ettiğini çeker.” demiş atalarımız. Sonuç olarak 2. Dünya savaşından mağlup çıkan, parasının hiç bir değeri olmayan Almanya ve İtalya; içinde Yahudiler kalmayınca 30-40 yılda Avrupa devleri, dünya devleri oldular.

Biz II. Dünya Savaşına girmedik, ne haldeyiz? Düşün.

İsrail, Filistinlilerden para ile topraklarını satın aldı ve devlet kurdu. Yine yükselişe geçti. Hem de ne yükselişe… Bütün İslam alemine kafa tutuyor ve Arap ülkelerinin petrolünü; tek zenginlik kaynağını istediği gibi kullanıyor. Sadece petrolünü mü? Arap zenginlerinin parasını da kullandığını herkes söylüyor.

Gelelim ikinci ” FESAT’a”:

O fesatta başladı. Yanı başımızda; Irak’ta yaşanıyor. Ardından da Orta Doğu yanacak, yıkılacak. Yıllar önceleri hazırladıkları alçak planlarını ve yirmiden fazla ülkenin toprak yapısını değiştirecekler. Sözde haritalarla bunu uygulamaya sokmayı düşünüyorlar. Bu onların düşünceleri…

Bakın Yüce Kitabımız Ayetlerle ne diyor:

BAKARA SURESİ -84. AYET:

” Yine bir vakit kesin sözünüzü almıştık; Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi YURTLARINDAN ÇIKARMAYACAKSINIZ. Sonra siz, bunu ikrar da ettiniz ve ikrarınıza şahit de oldunuz.”

BAKARA SURESİ -85. AYET:

Sonra sizler yine şöyle kimselersiniz ki; kendi kendinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Oysa çıkarılmaları size haram kılınmıştı.”

BAKARA SURESİ -205. AYET:

İş başına geçtiğinde yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, EKİNİ ve NESLİ YOK ETMEK İÇİN DİDİNİR… Allah da bozguncuları sevmez.”

BAKARA SURESİ -206. AYET:

Ona; Allah’tan kork! denildiği zaman da gururu kendisini daha çok günaha iter. Cehennem de onun hakkından gelir. O ( Cehennem ) ne kötü yataktır.”

Her şeyin doğrusunu Allah bilir. Bize düşen 1400 yıldan daha fazla zaman öncesinden verilen Kur’an ayetlerini okumak ve anlamaya çalışmak. Yardım Allah’tan gelir.

Yukarıdaki 85. Ayet bizlere son aylarda öldürülen Hariri ve gazetecinin öldürülmesi olayını anlatmıyor mu? Bu yüzden Lübnan ve Suriye’nin arası açılmadı mı? Bu ölümler, adı geçen iki devlete ne kazandırır? Hiçbir şey. Kim kazançlı çıkar bu ölümler sonrası çıkan kargaşadan? Bu ülkelerde ve komşu ülkelerin kargaşa içinde bulunmasından ancak buralarda üstün konumda olan ve karışıklıktan kazanç sağlayacakların, karlı çıkacakları aşikar. Kim bunlar? Elbette Amerika ve İsrail.

Babası geldi savaş tazminatı dedi: Irak’ın Petrolüne 30 yıl el koydu. Oğlu geldi, 30 yıl Irak Petrolüne el koydu. Etti mi 60 yıl?! Bu petroller İsrail’in Liman kenti Hayfa’dan “bedavaya” akıyor ve İsrail ile Amerika zenginleşiyor. Biter mi tek yerden akıtma ile petrol? Bitmez. O zaman Akdeniz’de sahili olan başka bir zayıf ülke bulunmalıydı, bulundu da; Suriye ve Lübnan. Aç aralarını, çekil aradan seyret. Ondan sonra tavşan kaç, tazı tut oyna… Bir ona yardım bir buna yardım ediyormuş gibi davran, petrolü az zamanda tamamen tüket.

Düşünceleri, yaptıkları ve yapmak istedikleri bu. Kur’an bu konuda biz Müslümanları 1400 yıl önceden uyarıyor; Kur’an-ı okuyup anlayan mı var? Allah’ımızın “ilk” emrini yapma-okuma ondan sonra salına salına gez, ahkam kes.

Şimdi sırada Suriye var. Olmayan dertler ve komplolarla adı geçen ülkelere saldırmak için bahaneler bul. Irak’ta Nükleer Bombalar var, insanlığı tehdit ediyor de, Irak’a saldır, ele geçir. Sonrada Aaa! Nükleer Bomba yokmuş de! Nerede Birleşmiş Milletler? Nerede İnsan Hakları? Hikaye bunlar, hikaye… Simdi de Suriye’yi yapmadıkları suçla suçlayıp ülkeyi işgal etmek, petrolü Akdeniz’e akıtmak amaçları. Halbuki bunu ücret ödeyerek de yapabilirler ama yapmazlar. İlla ki savaş çıksın. Silah üreten ülkeler (Başta kendileri ) silahlarını satsınlar, zenginleşsinler, müslüman nesli yok edemeyecek olsalar bile öldürerek azaltsınlar! Düşündükleri ve uygulamaya koydukları bu. Bu, onların düşünceleri. Peki, Kur’an ne diyor? Ardından hangi ülke gelecek? Kahin olmaya gerek yok. İran… Dikkat edin, hep Müslüman ülkeler ve Petrol üreten ülkeler… Bütün bunlar yıllar öncesinin senaryoları idi ve fırsat bulununca uygulamaya konuldu. Ayetin açılışına devam edelim:

Birbirinizi yurtlarından çıkarmayacaksınız.” bölümüne gelelim. Bu aynı zamanda daBakara Suresi 85. Ayetinin de içidir. Dikkat ediniz, ard arda gelen iki ayette (çok önemli olduğu için) Allah’ımız bizim dikkatimizi çekiyor, uyarıyor. Yurtlarından çıkarılacaklar; Musul – Kerkük’teki Türkmen ve Araplar ile Filistinliler.

Yurtlarından sürgün edilme anına kadar Rabbimiz bekleyecek. Bu gerçekleşmeye başladığında Allah’ın kurduğu tuzak başlayacak ve hiç akla gelmeyenler gerçekleşecek. Bugünün kahraman çocuk katilleri, yarının helak olanları olacaklar. Yaşayanlar mutlaka görecek!

Yukarıda yazılanlar yaşandı ve yaşanıyor. İtiraz edebilir misiniz? Kur’an-a edemezsiniz; asla! Bu açıklamalara da akıl sahibi bir kulun itiraz edebileceğini de zannetmem… Etseniz de bir şey değişmeyecek. Her şey Kur’an-da bildirildiği gibi devam edecek. Aman ha aman! Ümitsizliğe düşmeyin. Güzel olanlar daha sonrada…

Bugün Irak’ta, Petrol üretilen bölge olan Musul ve Kerkük’te Müslüman Türkler var. Irak işgal edildiğinde nüfus daireleri ve tapu daireleri yakılarak Petrol bölgelerindeki gerçek iskan sahiplerinin oturma belgeleri yok edildi. Saddam zamanında bu bölgeden sürgüne gönderilen azınlık, buraya hızla yerleştirilerek hem de çok fazlası yerleştirilerek Amerika ve İsrail’in desteğini alarak; petrol kaynaklarını sorunsuz olarak yok etme- tüketme düşüncesindeler. Bütün bu çalışmalar hep petrol için olmaktadır. Dikkat; ileride (çok az kaldı) buranın gerçek sahipleri olan Müslüman Türkler; Musul ve Kerkük bölgesinden çıkarılacaklar; çıkmayanlar ise öldürülecekler. Dünya bu katliama – vahşete seyirci kalacak. Efendimizin Hadisinden alınmıştır: “Horasan hacıları hac yolunda öldürülecektir.

Horasan diye ismi geçen bölge: Hazar Gölü ve çevresidir. Bu bölgede Türkler yaşamış ve yaşamaktadır; dolayısıyla Horasan denince Türkler akla geliyor. Bu Hadis söylendiğinde Resulullah Efendimiz (s.a.v); Türkler daha Müslüman olmamışlardı. Horasan hacıları demekle de bir anlamda Türklerin Müslüman olacaklarının müjdesini vermiş.

Bugün ise Irak’taki Müslüman Türkleri diğer deyişle Türkmenleri anlatmakta. Açılımı bu… Yani Türkmenler yurtlarından mutlaka çıkarılacaklardır ve katliam gerçekleşecektir. Üzülmemek elde değil, ama üzülmeyiniz. Allah bir kavmi helak etmek (yok etmek) istediğinde o kavmi azgınlaştırır ve sonra da belalarını mutlaka verir.

Allah’ımız, tehdidinin gerçekleşeceği zamanı kesin olarak; Irak’taki Türkmenlerin ve Filistin’deki Müslümanların göçe mecbur bırakılacakları zamana kadar mühlet vermekte… Ne olacaksa, ne takdir etti ise o olacaktır. Devamında da Ayette; “Aleyhlerinde günah ve düşmanlıkla birleşip yardımlaşıyorsunuz.” geçiyor.

Amerika ve İsrail’in yardımcıları da kim demeyin. Biliyorsunuz, Irak’taki Kürtler… Onlar da mutlaka helak olacaklar. Kur’an-ı Kerim ’de Rabbimiz böyle buyuruyor:

BAKARA SURESİ -205. Ayet:

“İş başına geçtiğinde (Irak ele geçtiğinde ) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini yok etmek(Irak’ın ekini Petrol) ve nesli yok etmek; yani müslüman nesli yok etmek için didinir.”

Neler oluyor Irak’ta? Bir Sünnîlerin cami ve türbeleri – kutsal yerleri; bir Şîîlerin camii ve türbeleri bombalanmakta. Yani iki müslüman grup birbirlerini yok etmek – öldürmek için silaha sarılmakta ve oyuna gelmekte. Eylemler sonunda suç müslümanların üstüne atılır. Yok, öyle şey! Artık uyanın kardeşlerim, uyanın… Gazete ve dergilerin yazdığı – söylediği gibi değil olanlar, Kur’an-ı Kerim’in anlattığı gibidir. Aç gözünü! O yüzden Kur’an-ı Kerim’i çok okuyup çok düşünmeliyiz. Düşmanların tuzaklarını öğrenir ve tedbir alırsan; düşmanlarını kahreder, dostlarını sevindirirsin.

Bütün bu olup bitenler karşısında –aydın din âlimleri– olduğunu iddia edenler, ne –Ümmet olamamış cemaatler– nerede? Nerede Kur’an-ı öğrenmek için okumayan ve öğretmeyenler? Unutmayalım ki; yarın Rabbimizin huzurunda sadece yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da sorumlu olacağız.

Dünyanın gözü önünde işlenen bu vahşet karşısında Kur’an-ın Ayetleri ortada iken; nedir bu suskunluğumuz? Neden demokratik itiraz hakkımızı kullanmıyoruz. Müslümanlar öldürülürken, her türlü insanlık dışı davranışa sessiz kalınırken, çocuklar aç ve en önemlisi yarınsız bırakılırken, nasıl rahat uyuyabiliyorsun? Bir başörtüsüne gösterdiğiniz tepkinizi Müslüman kardeşlerinize zulüm yapılırken niye göstermiyorsunuz? Başınızdaki örtünüz kadar müslümanın canının, namusunun değeri yok mu?

Unutmayınız ki; Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz “ Hakikat karşısında susan dilsiz şeytandır.” Demekte. Sonucu mu merak ediyorsunuz? Bunun cevabını da bırakalım, yorum yapmadan Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim versin:

FATIR SURESİ – 43. AYET:

” Bu yeryüzünde bir büyüklük taslamak ve suikast düzenlemek istediklerindendir. Oysa kötü tuzak, yalnızca sahibinin başına geçer.

FATIR SURESİ – 44. AYET:

Ya yeryüzünde gezip bir bakmadılar mı? Kendilerinden öncekilerin “SONU” nasıl olmuş?

TARIK SURESİ -15. AYET:

“ Haberin olsun ki; onlar hep hile kuruyorlar.

TARIK SURESİ -16. AYET:

“ Ben de hilelerine karşı hile kurarım.

TARIK SURESİ -17. AYET:

“ Onun için o kafirlere mühlet ver, biraz daha süre tanı onlara…”

Yukarıdaki Ayetleri açmaya gerek yok. Kendin düşün, tefekkür et ve bir anlık tefekkür karşılığı olarak Rabbimizin 1000 yıllık namaz – ibadet; 1000 aylık namaz – ibadet sevabını verdiğini unutma. Bari sevapları kaçırma… Gayret sizden, yardım Allah’tan deyip burada bırakıyorum.

Tasavvufun yani Marifet ve Hakikatın insana neler kazandırdığını inşallah öğrenen ve Marifeti Yaşamaya başlayanlardan olursunuz. Amin.

MARİFETTE ŞEYH

Kendi başlarına Şeyhsiz, mürşidsiz zikre girmek, Marifeti yaşamak isteyenlere en büyük karşı çıkmak ne yazık ki; Tarikat Ehlinden gelmektedir. Onlar, istemekte ve arzulamaktadırlar ki; kendi Şeyhine tabi olunsun. Kula kulluk yapılsın ve cemaatlerinin çokluğu ile gururlansınlar.

Canları böyle istemekte ama Fatiha’nın 4. Ayetinde her namazda; her rekatta Allah’ımıza söz veriyor, senet imzalıyoruz: “ Yanlız sana ibadet eder ve yanlız senden yardım dileriz.

Allah’ına söz ver, sonra nefis sahibi kuldan yardım iste. Allah bizleri; böylelerinden korusun. Bunun böyle olmasını yine Fatiha’nın son ayetinde; Rabbimizden istiyoruz. Ne diyoruz: “ (Rabbimiz) Bizi sapıklardan ve nasipsizlerden eyleme.. Amin.”

Ayetler ortada iken Rabbinden başkasından yardım istenilir mi?

Bakalım Şeyh nasıl biri olmalı? Hem de Şeyhlerin kaleminden:

Şeyh Necmeddin-i Kübra (r.h.) der ki: “Şeyh diye adlandırılan ve tarikat yolunda yürüyoruz diye iddia edenler, 70 makamdan geçip, gönül alemlerini açıp, gayb erenler, şeyhler ve bunların ruhlarından icazet alırlar ve tarikatta (uygulamada) doğru olursa, şeyhlik makamına oturmaları uygundur.”

Hace Ahmet Yesevi buyuruyor : “Hakikatla yürüyorum deyip iddia edenler; 70 makamı geçmeden, 70.000 perdeyi açmadan ve Hz. Peygamber (s.a.v.) ’in gördüklerini görmeden bir kimse “Ben Hakk’a ulaşıyorum. ” diye iddiada bulunsa iddiası yalan; kendisi yalancı ve Allah’a düşman olur.”

Devam ediyor :  “Ahir zamanda bizden sonra öyle şeyhler zuhur edecek ki; şeytan onlardan ders alacak ve onlar şeytanın işini yapacaklar. Halkla dost olup halk ne isterse onu yapacaklar. Müridlerine yol gösterip onları Allah’a ulaştıramayacaklar. Dış görünüşlerini süsleyip müridden daha çok “hırs” sahibi olacaklar. Küfür ve imanı farklı görmeyecekler ve Âlimleri sevmeyecekler. (Ama) mürid (öğrencisi) şeyhine bir şey (dünyalık) vermezse, o şeyh zorla alacak… Eğer o aldığı nesneyi, ihtiyacı olana veya yoksula vermezse ve kendine – ailesine harcarsa it ölüsü yemiş gibi olur. Yedikleri ve aldıkları ile kıldığı namaz, tuttuğu oruç Allah katında makbul olmaz ve -yediği her lokma için Cehennemde 3000 yıl- azap görür. Bizden sonra böyle bir bidatçıya kim ” Pir” – “Şeyh” derse ve hizmet etse “KAFİR VE MEL’UN” olur… Vay o kişilere ki; böyle şeyhlere el uzatıp mürid olurlar! ”

Sözlerine de Ayetle devam ediyor:

İbrahim Suresi -7. Ayet:

“ Kendilerini azaba atarlar, şüphesiz azabım şiddetlidir.”

Ey derviş! Şeyhlik davasında bulunan kimsenin 40 yıl bir Mürşid-i Kâmilin hizmetinde bulunmuş, çile çekip nefsini öldürmüş, icazetini (diplomasını ) almış olması gerekir. (Aksi takdirde) onun mürid edinmesi ve “hediye ” alması haram ve batıldır. Şeriata aykırı iş yapan kişi “Dinden Çıkar”, tarikata aykırı iş yapan merdud olur, reddedilir. Ve kim tevbe etmeden dünyadan göçüp giderse cehennem de azap görür. Bundan Allah’a sığınırız.” (Kaynak :Yesevilik Bilgisi/ Sayfa :446 ve 447 )

Bir düşün Ey Akıl Sahibi… Yukarıdaki ölçülerde Şeyh kim? Bul bakalım. Kaldı mı? İyi örnekte yok; ama sahtelerinden çok mu çok.

1845 (miladi) yılında Şam’da vefat eden Kuşadalı İbrahim Halveti Hazretleri; manada bu günleri görmüş ve şöyle diyor: “Artık tarikatlar kaldırılmış, tekke ve zaviyeler kapatılmalıdır. Herkes Allah ve Resulünü, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz zamanındaki gibi kendi başlarına bulacak ve yaşayacaklardır.

Dem, bu demdir. Zaman, bu zamandır. Bunlar sizi tatmin etmedi de Kur’an-ı Kerim’den Ayetler mi istiyorsunuz? Peki. Bakın zamanla tarikatlar (Gerçek Şeyhler – Âlimler değil sahteler dinimizi ne hale getirmiş.) Dinimizin var luşunu sağlayan “Ümmet” kavramını bölerek cemaat haline getirmelerini yorum yapmadan sadece Ayetlerle yazarak cevap verelim:

RUM SURESİ – 32. AYET:

  Onlardan (olmayın) ki, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her gurup kendilerindekine güvenmektedirler.”

MÜ’MİNÜN SURESİ – 52. AYET:

“ Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve Rabbinizde benim; artık hep Benden korkun! ”

MÜ’MİNÜN SURESİ – 53.AYET:

“ Derken kumandanlarını aralarında kitap kitap parçalaştılar, her gurup kendilerininkine güveniyor. ”

MÜ’MİNÜN SURESİ – 63. AYET:

“ Fakat onların kalpleri bu konuda dalgınlık içindedir ve onların bundan başka işleri vardır ki; hep onlar için çalışırlar.”

Son olarak derim ki; Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimizin ” Veda Hutbesini ” çok okuyun. Orada bu yazılanların özetini mutlaka bulacaksınız.

Sevgi ile ihlas ile yola çıkın Rabbinin ve Resulünün yardımı gelir. Allah, kendisine varmak isteyen kuluna “ mutlaka ” yardım eder.

İbrahim Peygamber, ateşe atılma anında Cebrail (a.s.) yanına gelerek: “Bir isteğin var mı?” diye sorduğunda; “Sen çık aradan Rabb’im benim için ne murad etti ise o olacaktır.” diyerek Allah’tan başkasından yardımı kabul etmedi. Yani Fatiha’nın 4. Ayetini yaşadı. Biz niye yaşamayalım?

Yaşayacağımızı her namazda söz veriyoruz ama yaşamıyoruz. Aşağıdaki Ayet ve duayı yaşayan kullarından eylesin bizleri Rabb’imiz olan Allah’ımız.

YANLIZ SANA İBADET EDER VE YANLIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.

RABB’İMİZ OLAN YÜCE ALLAH’IMIZ, YALNIZ SANA İBADET EDEN VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLEYEN KULLARINDAN EYLE BİZLERİ. AMİN.

 

 





2018 © VeyselKarane | veyselkarane.com | All rights of the site are registered in the name of "Muharrem Karabay" .