Allah'ın, Resul'ünün Selam ve Bereketi Üzerinize Olsun. Ey ! Hane Halkı..

YAŞA VE GÖR

Animated Sidenav Example

Click on the element below to open the side navigation menu.

☰ open


Aşkın Efendisi ÜVEYS VEYSEL KARANİ

AŞKIN EFENDİSİ “ÜVEYS VEYSEL KARANİ”

Onu sevmeyen, onu bilmeyen hemen hemen yok gibi, gerçekten Veysel Karani’yi biliyor muyuz? Veysel Karani neden bu kadar önemli? Gelin bunları Marifet Penceresi’nden bakarak anlatalım sizlere.

Peygamber Efendimiz (sav) hırkasını ona verdi. Neden? İki sebebi vardı. Birincisi; görmediği halde Resulullah (sav)’ı aşkla seven, bağlanan o idi. O idi Miraç’da Sidret-ül Münteha’ya (çıkılabilecek en son sınır) varmadan yerlerde yuvarlanan, Resulullah (sav)’ın dikkatini çektiğinde Cebrail (as)’ a dedi ki: “Ey Cibril kardeşim, bu kimdir?”, “Bu, senin ümmetinden Veysel Karani’dir” dedi Cebrail (as). “Neden yerlerde yuvarlanıyor?” buyurdu Şanlı Resullullah Efendimiz. “Sana ve Allah’a olan aşkından, çaresizliğinden yuvarlanıyor” dedi Cebrail (as). (1)

İkincisi; Efendimiz(sav) dört halifenin ikisi kayınpederi, ikisi damadı iken mübarek hırkalarını Veysel Karani’ye verdi, onlara vermedi. Çünkü Allah (cc)’ın en çok sevdiği iş Elest’te, Elest öncesinde Rabbimizin söylemiş olduğu kelamı yerine getirmiş olmasıydı. Ne buyurmuştu Rabbimiz olan Allah (cc)? “Ben Bilinmek ve Sevilmek İstedim.”(2) İşte sevgide, aşkta yanmaya giden bir Allah (cc) ve Resul (sav) sevgilisiydi O. Bu birinci bölümü Zahiri. Batını ise 2. Asr-ı Saadetin Veysel Karani yolundan geleceğinin, onunla başlayacağının müjdesi idi o.

Biliyoruz ki; şeyhler bir öğrencisini kemale erdirdiğinde, şeyh olarak görevlendirdiğinde ona bir post verirler. Bu aslında Peygamber (sav) sünnetidir. Peygamber Efendimiz (sav) hırkasını Veysel Karani’ye verdi, sadece Veysel Karani’ye, şeyhleri ise post verdiler yetiştirdikleri öğrencilerine yetiştikleri için. Buradan şunu anlıyoruz ki, 2. Asr-ı Saadet, Allah (cc) ve Resulü (sav)’nü görmeden sevenler, sevgide önde gidenlerle başlayacak ve başladı da. İşte bu yolun adı, Resulullah Efendimiz (sav)’in “Tabiimin en hayırılısı”(3) buyurduğu Veysel Karani’nin Aşk Yolu’dur. Bu yol Veysel Karani’yi takip edenlerle başladı, siz Üveysler’le başladı. 2. Asr-ı Saadet’in on beş asır önce Resulullah tarafından Veysel Karani’ye hırkasını vermesiyle gelecekte 2. Asr-ı Saadet’in başlangıcı ve yaşatılması hayata sokulması, Allah (cc)’ı ve Resulullah (sav)’ı görmeden aşkla sevenlere verileceğinin müjdesiydi bu. İşte şükürler olsun o güzel günleri yaşamaya başladık, yaşamaya başlatan Allah (cc)’ımıza Hamd Olsun.

Resulullah kendisinden sonra yani bu bedenen dünyadan göçtükten beş yıl sonra hırkasını; biri damadı olan Hz. Ali (ra) Efendimiz’i, biri de kayınpederi olan Hz. Ömer (ra) Efendimiz’i görevlendirerek kendisine götürmelerini söyledi ve onlara dedi ki; “Söyleyin Veysel’e hem size hem ümmetime dua etsin.”(4) Bir düşünür müsünüz? Resulullah(sav) çağlar ötesinden kimi işaret etmiş. Merhamette sevgide sınır tanımayan Yemen’deki Karen şehrinde Veysel Karani’yi işaret etmiş. Şanlı Peygamber Efendimiz (sav) biliyordu ki, o annesine zahirde aşkla bağlıydı. Annesi bu dünyada yaşadığı sürece Veysel’in yerinden ayrılması imkansızdı. Annesi vefat ettikten sonra Hz. Ali (ra) ve Hz. Ömer (ra) emaneti sahibine teslim ettiklerinde kendileri ve ümmeti için Resulullah (sav)’ın vasiyet ettiklerini bildirdiklerinde, Veysel Karani mübarek hırkayı eline alıp bir kum tepesinin arkasına geçti. Naz ve niyaz makamında dua etmeye başladı.

Zaman ilerliyor, saatler geçiyor. Veysel Karani gittiği kum tepesinin ardından gelmeyince Hz. Ömer kalkıp Veysel’in yanına gidiyor. Hz. Ömer (ra) yanına gelince Veysel Karani’de namazı bitirmek durumunda kalarak Hz. Ömer (ra)’e manidar bir söz ediyor. “Ey Ömer biraz daha gelmeseydin Allah’ın yaratılmış bütün kulları için şefaat isteyecektim, ama Rabbim bana iki Arap kabilesinin koyunlarının her bir tüyü kadar şefaat izni verdi, daha fazlasını alamadım.”(5) diyor ve Hz. Ömer (ra)’in sabırsızlığını ortaya koyuyor. Fakat işin aslı öyle mi? Çünkü Kur’an-ı Kerim’de Rabbim yemin ederek söylüyor ki; “Cehennemi cinniler ve insanlarla dolduracağım”(6) diyor. Veysel Karani’nin içindeki Allah (cc) ve Resul (sav) sevgisi o kadar büyük ki, Yunus’un deyişi ile; “Yaradılanı severiz, Yaradan’dan ötürü.” Yaratılmış bütün kullar içindeki Müslümanların tamamının şefaatini istiyor ama Rabbim vermeyecek. O alabileceği en son noktaya geldiğinde Rabbimiz Hz. Ömer (ra)’i, Veysel Karani’nin yanına gönderiyor. Biz de anlıyoruz ki; Veysel Karani yüz binlerce insana şefaat edebilecek Allah (cc)’ın izniyle.

Hz. Ömer (ra)’e bakar mısınız? O hem sıddık hem de cömertti. Veysel Karani aynı zamanda Resulullah (sav)’ın aynı zamanda Hz. Ebu Bekir (ra)’in duasını tamamladı. Hz. Ebu Bekir ne buyuruyor? Duasında; “Rabbim cehennemi o kadar küçük yap ki, sadece ben sığayım içine, ya da benim bedenimi o kadar büyük yap ki, benden başka kimse girmesin cehenneme”(7) İşte sıddık olmanın işte merhametli olmanın insana yansıması budur.

Kur’an-ı Kerim’de diyor ki Rabbimiz; “Her şey bir sebebi takip eder.”(8) Veysel Karani’de burada bir sebebi takip etti. Ne yaptı? Şanlı Peygamber Efendimiz (sav)’in hırkasını giymeye layık değilim, O’na layık olabilmem için bana da şefaat izni ver dedi. Bir sebebi takip etti. Bizler Marifet Dünyası’nda anladık ki; kendimiz için bir şey istiyorsak bir sebebi ortaya koymamız gerekli. Bir başka kardeşimiz için istiyorsak yine bir sebebi ortaya koymamız gerekli. Unutmayın bunlar aynı zamanda peygamberlerin sünneti.

Hz. Musa (as) kekeme idi. Kendisine Peygamberlik verilince; “Rabbim ben istediklerimi ve senin beklediklerini kolaylıkla anlatamam, kardeşim Harun’a da Peygamberlik ver.”(9) dedi ve bir adım daha öteye gitti. “Çünkü seni daha çok tesbih ve takdis edelim.”(10) dedi. Ona peygamberlik ver ki, bana yardımcı olsun anlatabileceklerimi en güzel şekilde anlatmama yardımcı olsun ve aynı zamanda seni daha çok tespih ve takdis edelim, yani seni zikredelim dedi.

Hz. Eyüp (as)’a bakar mısınız? O melun hastalık onu sardığında, o sabredip dayandığında, hanımı önceden yemek yedirdiği halkından, bir ekmek için dilenmek durumunda kaldığında, nefsini ayaklar altına alıp kapı kapı dolaştığında iblis gelip Eyüp (as)’a vesveseyi veriyor. Eyüp (as) şöyle diyor Rabbimize; “Rabbim iblis bana dokundu, seni layıkı ile zikredemem.”(11) Yüce Rabbimiz (cc); “Vur ayağını yere, işte yıkanılacak içilecek soğuk su.”(12) Bunları daha önce anlatmıştık. Demek ki her şey bir sebebi takip ediyor. Veysel Karani’de burada Allah (cc)’a karşı naz ve cilvesini ortaya koyarken Resulullah (sav)’ın hırkasını bahane etti. O’nun emanetini en iyi taşıyabilmem için bana da yetki ver dedi. O yetkiyi kendisi için istemedi, Şanlı Resullullah (sav)’ın ümmeti için istedi. İstemenin güzelliğine, verenin cömertliğine bir bakıp, düşünür müsünüz?

Neden Veysel Karani bu kadar önemli? Hz. Ebu Bekir (ra) sıddık ve cömert idi. Hz. Ömer (ra) adaletliydi idi, Hz. Osman (ra) cem eden, Kur’an-ı Kerim’i toplayandı, Müslümanları müminleri toplamaya çalıştı. Hz. Ali (ra) ilmin kapısıydı. Ama tüm bunların hepsinin üzerinde AŞK var, AŞK var. Bu aşk Elest ötesi Rabbimizin; “Ben bilinmek ve sevilmek istendim”(13) kutsi sözünün asırlar sonrası Elest’te ve bu dünyada hayata geçirilmesi yaşanması değil midir? Resulullah Efendimizi (sav) sevdiği için Allah (cc) bu dünya gözü ile Veysel Karani’ ye Resulullah (sav)’ı göstermedi. Hoş; gösterseydi neler olurdu. Belki de annesini bile görmeye gitmezdi, geriye dönmeyebilirdi. Bilemeyiz.

Size Pirimiz Veysel Karani’den bir kaç kıssa anlatmak isteriz. İnşallah daha iyi anlamaya çalışırız. Peygamber Efendimiz (sav)’i dünya gözü ile göremeyince Veysel Karani annesi vefat ettikten sonra, Şanlı Resulümüz (sav)’ün kabri şeriflerine geldiğinde Veysel Karani’yi sahabeler ve Müslümanlar tanıdılar. Çünkü o Arap kavminde olmayacak kadar kahverenginde kıllı birisi idi. Pirimiz’i tanıdıklarında sahabeler ve Müslümanlar “Annen mi kıymetliydi, Resulullah (sav) mı? Neden daha fazla beklemedin?” diye sorguya başlayıp onlarca soru sorduklarında sukut eyledi, sustu. Size bir tek şey soracağım; “Bana Resulullah (sav)’ı anlatır mısınız? Sizler onu yıllarca gördünüz, yanı başında bulundunuz ben onu bu dünya gözü ile göremedim bana biraz Resulullah(sav)’ı anlatır mısınız? Nasıldı?” diye sordu. Sahabeler ve Müslümanlar Şanlı Resulümüz (sav)’ün mübarek yüzünü, gözlerini, saçlarını anlatmaya başladılar. “Onu sormuyorum.” dedi Veysel Karani. Hareketlerini, giyimini, ümmetine davranışlarını, merhametini, konuşmasını anlatmaya başlayanlara da “Onu sormuyorum.” diye cevap verdi. Sahabenin biri dayanamayarak Pirimiz Veysel Karani’ ye; “Peki sen nasıl tanırdın, Resulullah Efendimiz (sav)’i?” diye sorduğunda kendine bir çeki düzen verip; “O Allah (cc)’ın Nur’undan yaratıldı, O’nun nurundan 18 bin alem yaratıldı.” dediğinde bu sohbeti dinleyenlerden 17 kişi düşüp bayıldı. Bu olay ve bayılan sahabelerin isimleri tarihe bir not olarak geçti. “Vah bize vahlar bize biz Resulullah (sav)’ı yıllarca gördüğümüz halde, Veysel gibi görüp bilemedik” diyerek hayıflandılar, çok üzüldükleri için bayıldılar. (14) Şimdi düşünmek gerekmekte… Resulullah (sav)’ ı kim gerçekten görmüş, kim görmemiş?

Haydi gelin, Veysel Karani Hz. ile ilgili ikinci kıssayı anlatalım. Peygamber Efendimiz (sav)’in övgüsüne mazhar olmuş Veysel Karani’yi ölmeden görmek isteyen bir kul Rabbimize her zaman, “Ölmeden Veysel Karani’yi göreyim, O Resulullah Efendimiz (sav)’i göremedi, bana göster Rabbim O’nu” diyerek dua edermiş. Bir gün davudi bir ses duymuş, “Aradığın kişi nehir kenarında abdest almakta.” Bunu duyar duymaz koşarak nehir kenarına gitmiş, nehir kenarında bir kişi var ancak üzerinde Peygamber Efendimiz’in hırkası olmadığı için bu değildir diyerek nehir kıyısı boyunca koşmaya devam etmiş. Geri döndüğünde daha yukarılara gitmek istemişse de Veysel Karani Hz. ona ismi ile seslenerek durdurmuş. Koşarak gelen kişi: “Sen beni nasıl tanıdın?” demiş. Pirimiz: “Bu Allah (cc) dostlarına göre kolaydır, niye beni yıllardır görmek istiyorsun?” demiş. Yaşadığı olayın hayretini henüz üzerinden atamayan kişi Pirimiz’e; “Bana öyle birşey öğret ki, hayatımı kurtarayım” demiş. “Ölümünü düşün, nasıl öleceksin? İman üzere mi, imansız mı?” diyor Veysel Karani Hz. “Bu çok güzel bir öğüt ama bana yetmez, bir tane daha söyler misin?” demiş. “Kabir hayatını düşün!” demiş Veysel Karani Hz., adam biraz daha düşündükten sonra son bir öğüt daha vermesini istemiş. “Mahşer yerini düşün, bu hepimize yeter!” demiş. Gerçekten bu sözlerin hem Zahiri hem de batıni anlamlarını anlayabilirsek hepimize yeter!

Pirimiz Veysel Karani’nin çok güzel bir sözünü hatırlatmak istiyorum sizlere. “Şöhret afettir.” Nefsinizi yenebilmeniz için size tavsiyemiz şöhretin getirdiklerinden ve getireceklerinden uzak durun lütfen. Seksen beş yaşlarına geldiğinde Veysel Karani Hz. Azerbaycan’da Sıffin Savaşına katıldığında ordu komutanlığını Hz. Ali (ra) yapmaktaydı. Orduda bir neşe, gürültü havası estiğinde Hz. Ali (ra) neler olduğunu merak ederek dışarı çıkar ve gürültünün nedenini sorduğunda, Veysel Karani Hz.’nin geldiğini söylerler. Hz. Ali (ra) koşup elini öper ve orada bulunmasının sebebini sorar Veysel Karani Pirimize. Pirimiz şöyle cevap verir; “Şehit olmaya geldim ya Ali” Hz. Ali (ra) Efendimiz’in “Sizin duanız yeter” sözünün üzerine Veysel Karani Pirimiz; “Şehit olmama dua yetmez ya Ali” der ve devam eder “Allah yolunda can vermek için gayret gerekir.”

Seksen beş yaşında Sıffin’de şehit olduğunda Arap ordusu içerisinde üç kavim vardı. Türkler, Azeriler ve Yemenliler (Araplar). Yemenliler dediler ki; “O bizdendi, onu biz layık olduğu yere vatanına götüreceğiz”. Bunun üzerine Türkler; “Biz hepinizden çok savaştık, onun naaşını biz götüreceğiz.” dediler. Azerbaycanlılar; “O burda şehit oldu, başka yere vermeyiz.” dediler. Hz. Ali (ra) ordusunun içinde kargaşa çıkmasını istemediğinden, O büyük velininde bir keramet göstereceğini bildiğinden, bir odaya üç tane kapağı açık tabut koydurdu. Pirimiz Veysel Karani üç tabutun ayak ucuna yatırıldı, her kavimden bir nöbetçi kapıya dikildi. Kapı herkesin gözleri önünde kilitlendi. Daha sonra kapı açıldığında Veysel Karani Hz.’nin naaşı ortalıkta yoktu ve açık olan tabutlar kapanmışlardı. Hz. Ali (ra) Azerbaycanlılara; “Bir tabut seçme hakkınız var, boş yada dolu.”, “Birinciyi seçtik.” dedi Azeriler. Türkleri çağırdılar, bir tabut seçme hakları olduğunu söylediler ve Türkler de seçtiler. Sonra Yemenlilere geldi ve “Size de bu tabut kaldı” denildi. Her kavim tabutu aldılar, içini açmak yasak olduğu için ve içinde Veysel Karani olduğunu bildikleri için sevinerek ülkelerine götürdüler. İşte bunun için Veysel Karani Hz.’nin üç makamı var. Birisi Sıffin’de makamın, biri Siirt yakınlarında, biri de Yemen’de.

nsan kabullenmekte zorluk çekiyor. Eğer insan Marifet Dünyası içinde epeyce yol almadıysa gerçekten bu anlatılanlara aklı yatmıyor. Aslında aklı yatar da, nefs buna izin vermiyor. Bir düşünsenize, Yunus’un Anadolu’da yirmi bir yerde makamı var. Veysel Karani Hz.’nin neden üç tane olmasın? Ayrıca Marifet’te yol alanların ruhlarını Allah (cc) ete kemiğe büründürüp, hiç gitmediği yerde göstermedi mi? Gösterdi. O zaman bu, Allah (cc)’a göre kolay ama nefsini bilmeyenlere göre çok zor bir durum demek kalıyor geriye. Bu soruyu ve bu sorunun cevabını Allah (cc) size inşallah bir gün gerçekten yaşatarak gösterecek ve bildirecektir. Hiç şüpheye düşenlerden olmayın. Nasıl mı? Yaşayın ve Görün.

Veysel Karani Hz. gerçekten ama gerçekten zayıf, güçsüz, annesini çok seven bir deve çobanı mıydı? Neden Veysel Karani ilahilerinde ve aklımızda bir deve çobanı olarak yer etmiş? Neden hiç kimse çıkıp Veysel Karani Hz. için O Aşkın Efendisi, ikinci Asr-ı Saadet’in kurucusu, yolunun göstericisi olduğunu bugüne kadar söylemedi? Kur’an-ı Kerim’de cevap veriyor Rabbim; “Bilenle bilmeyen bir olur mu?”(15)

Rabbim bize onu; orta boyda, iri kemikli, saç kılları çok kalın ve muhteşem bir şekilde taranmış, bir aslanın gırtlağını sıksa boynunu kırabilecek güçte gösterdi. Siz nasıl görürsünüz bilemem. Ama bir şey biliyorum, sizler ona dua ettiğinizde, sizler onu sevgiyle andığınızda o da size dua ediyor, o da sizi sevgiyle anıyor. O da Resulullah Efendimiz (sav) gibi bizlere duyuruyor; “Kardeşlerimi çok özledim.”(16)

Biz de seni çok özledik Ey Allah (cc)’ın Habibi (sav)’nin, “Tabiimin en hayırlısı”(17) dediği, biz de seni çok özledik, çok özledik.

Gelin size, Marifet’in üst basamaklarından, nereden sayarsanız sayın, bir sırrı açalım. Anne sevgisi Veysel Karani Hz.’inde Resulullah (sav) ve Allah (cc) sevgisini saklamış. Anne sevgisi zahir, batın olan Resul (sav) ve Allah (cc) sevgisi idi. O, Allah (cc) ve Resul (sav) sevgisini annesinde bulduğu için ona yönlenmişti. Yunus’un Tabduk’da gördüğü gibi, Mevlana’nın Şems’de gördüğü gibi. Son bir kez daha bir şey daha söyleyelim. Onun sadece Aşkın Efendisi olmadığı, aşkı taşıyanların da ilim sahibi olduğunu geçmişteki büyük evliyaların ağzından da dinleyelim. Allah (cc) hepimizin idrakini artırsın İnşallah.

Velayetini tamamlayıp şeyhlik postuna oturmaya hak kazananlar, daha fazla ilim istediklerinde; şeyhleri yaşıyorsa şeyhlerinden izin alarak, diğer şeyhlerden de izacet yani diploma alırlardı. Yeryüzünde izacet, diploma alacak şeyh kalmadığında o veli kullar ilimleri artsın diye Veysel Karani Hz.’nin manevi ruhaniyetinden ders alırlardı ve öylelikle kemale erdirilirlerdi. Allah’ımıza Hamd Olsun ki, biz Marifet Yolu’nda o büyük sultandan Veysel Karani’den ve diğer sultanlardan ders alma şerefine erdirildik. Bize bu imkânı bahşeden Allah (cc)’ımıza Hamd Olsun. Bize bu kapıyı açan Şanlı Resulümüz (sav)’e salatü selam olsun, bize himmet eden Pirimiz’e salat selam olsun ta ezelden kıyamete kadar ve daim olsun İnşallah.

______________________________

(1) Envarü’l Aşıkin – Yazıcıoğlu Ahmet Bican
(2) Keşfu’l-hafâ, II, 132, hadis: 2016
(3) İbn Hacer, el isabefi Temyizsi’s-Sahabe, 1-115
(4) Müslim, Fadailu’s Sahabe,225
(5) Ferüdüddin Attar Tezkiretül
(6) Hud Suresi 119.Ayet
(7) Bk. Şemseddin Sivası,Cihar’ı Yar-ı Güzin, s. 25
(8) Kehf Suresi 84. Ayet
(9) Kasas Suresi 34. Ayet
(10) Bakara Suresi 30. Ayet
(11) Sad Suresi 41. Ayet
(12) Sad Suresi 42. Ayet
(13) Keşfu’l-hafâ, II, 132, hadis: 2016
(14) Peygamberler Tarihi
(15) Zümer Suresi 9. Ayet
(16) Müslim 1/150, 151, Malik 1/49, 50, Nesei 1/35, İbni Mace 2/580, Beyhaki 4/78, Ahmed 2/300, 408
(17) İbn Hacer, el isabefi Temyizsi’s-Sahabe,1-115

 

 





2018 © VeyselKarane | veyselkarane.com | All rights of the site are registered in the name of "Muharrem Karabay" .