Marifet Penceresinden Sure-i Tin´in Açılımı
MARİFET PENCERESİNDEN SURE-İ TİN’İN AÇILIMI
Rabbimiz: “Kur’an-ı biz öğretiriz”(97) diyor ve işte burada yine yaşatılıyor.
Benim gibi Kur’an-ı Kerim’i Arapça okumayı bilmeyen bir kuluna, en zor surelerden Tin (İncir) Suresini açtı. Allah’ıma hamd olsun. O’nun sevdiklerine Salavât-ı Selâm olsun ta ezel- den kıyamete kadar.
Tin Suresinin Çevirisi:
A.1: Ant olsun o Tine (İncir) ve o zeytine
A.2: Ve o Turi Sinine (Devamlı yeşil tepelere)
A.3: Ve bu emin beldeye
A.4: Biz insanı en güzel yaradılışta yarattık
A.5: Sonra onu aşağının aşağısına attık.
A.6: Ancak iman edip Salih emelde bulunanlar başka, onlara tükenmez ecirler vardır.
A.7: O halde dini hangi şey yalanlayabilir?
A.8: Allah her şeyin Hâkim’i değil mi?
Burada her şeyden önce bu surenin bir tek açılımının bu olmadığını belirtmek zorundayım. Ama dünden bugüne kadar böyle açılım hiç yapılmamış, dünden bugüne ve yarına en iyi açılım olduğunu söyleyebilirim. Neden mi? öğreten “O” olduktan sonra tartışılabilinir mi? Tartışsan ne yazar! Biliyoruz ki Kur’an-ı Kerim’imiz düne, bugüne ve yarına da hitap ediyor.
Yine biliyoruz ki Kuran ‘Gül Goncası’ gibidir, yani dıştan içe doğru birçok açılımı var. Yazacaklarım da bunlardan birisi. Doğrusunu elbette Rabbim bilir. Gayb O’nun yanındadır.
Esirgeyip bağışlayan Allah’ımın adıyla başlarım: Rabbimiz ilk başta Surenin adını incir koymuş. Bu isim boşuna seçilmiş olamaz. İncir ile birlikte zeytine yemin ediyor. Bu işaret buyrulan iki meyveye yemin vererek dikkat çekiyor. Bu çok önemlidir: İncirin gövdesinde, yaprağında ve meyvesinde diğer ağaçlardan farklı olarak süt var. Zeytinin bedeni ve meyvesinde ise yağ var. Çamda ise reçine var. Her üçünün de meyvesini ham olarak hiçbir hayvan yiyemez. Yani yasak.
Ayrıca incirin yaprakları güneş ısısını alıp arttırarak meyveye en çok güçte ısı veren yaprak özelliğine sahiptir. Bu, dı- şıdır. İç açılımında ise insan Allah’ı sevme yolunda incirin ham meyvesi gibidir. İncir ham iken hiçbir canlı yiyemez demiştik; ama incir hal diliyle en tatlı meyve olma isteğindedir. Bunun için imtihanlar (sınavlar) incirin yaprağını simgeler. Ham olduğunda hiçbir canlının yiyemediği meyve sabırla ve imtihanların çokluğu ile en tatlı meyve haline gelir.
Bilmelisin ki Ey Allah ve Resulü’nün sevgisini ve muhabbetini isteyen kul, incir meyvesi gibi en şiddetli imtihanları “gayret, sabır ve şükür” ile aşarsan, incir gibi tatlı sevgili olursun.
Bakmaz mısın Ahsen-i Takvim biçiminde (en güzel biçimde) yaratılan ve kendini çocukluğundan beri Allah’a adamış olan Hz. Meryem Annemizin babasız çocuk dünyaya getirmekle ve kavmi karşısında yaşadığı imtihana. Bir yanda mucize, bir yanda kavmi karşısında düştüğü durumun vehameti! İşte o anda Allah’ın yardımı geliyor ve Hz. İsa (Aleyhisselam) kavmi karşısında annesini koruyor.
Hiç bakmaz mısın şanlı Resûlullah’ın (s.a.v.)’ın hayatına?
Marifet dünyasına girip Allah ve Resulü’ne sevgili olmanın da bir bedeli var. Kendi irademiz ve aklımızla buna kalkışmak aklın harcı değil ama Allah dileyince her şey kolay olur. Sana ve bize düşen gayret, sabır ve şükürdür. Zikre girdi isen iman, amel, ihlas zaten sende var demektir.
Bu konuda yüzlerce kitap okusak ve formüle edin diye söylenilse inanın bu yazacaklarım kimsenin aklına gelemez.
Rabbim buyurdu:
“Gayret senden, Hikmet Ben’den şükür senden, himmet Onlardan”
İncir meyvesi iliklerin oluşumunda ve insan menisinin yapımında en etkili meyvedir. Ayrıca zeytinyağı çok özel bir yağdır. Hücre zarının yapımında vazgeçilmez harika bir yapıcı maddedir. Ayrıca zeytinyağı, insan vücudunda yağı yakan enzimler vardır, yani zayıflatır. Ayrıca benim şahsıma ait ilahi armağan olarak sunularak gırtlak kanserimi anında yok etmişti. Daha önce bunu yazmıştım ama bendeki olay Misal âleminde yaşandı ve zeytinyağı bir semboldü. Hazreti Musa Aleyhisselam’ın asası gibi! Asıl güç ve kudret Allah’ımıza aittir. Daha önemlisi; özellikle kalp kası ve cinsel hücreler için hayati öneme haiz olan E Vitamini yalnız zeytinde depo edilmiştir.
Gelelim 3. Ayetteki Turi Sinin’e yani devamlı yeşil ağaçlardan oluşan tepelere... Buradan kasıt ise yaprağını dökmeyen Çam Ağacıyla kaplı tepelerden; Çam Ormanlarından bahsediyor. Çam ağacının da bedeninde incir, zeytin gibi su olmayıp reçine dediğimiz koyu sıvı var.
İncirden başlayıp zeytinle ve çam ormanlarıyla devam eden ayet boşuna belirtilmemiş. Düzlüğünde incir, yukarıya doğru zeytinlikler ve en yukarıda ise çam ormanlarının olduğu beldeyi anlatılıyor. Böyle bir yer dünyada sadece Anadolu’da Aydın il hudutlarından, kısmen İzmir ve Muğla il sınırından bahsediliyor.
Ayette ise ‘Emin Belde’ diyor. Neden Emin Belde? Emin Belde olarak bildiğimiz Mekke, Medine ve Kudüs’te bu üç ağaç çeşidini barındıran orman sayılacak şekilde yer yok. Sadece Aydın’da var. Aydın’ı ve çevresini Emin Belde (Rabbi tarafından korunan bir yer) yapan nedir sorusuna cevap da içinde saklı. 5. Ayette ise Ahsen-i Takvim’de (En güzel yaradılışta yarattık) diyor Rabbimiz. Kimi? Kim yaşamış adı geçen yerlerde?
İşte sır şimdi açılıyor. Yüce Kitabımızda 6 surede ve birçok ayette adı geçen ve adına ayrıca Meryem Suresi bulunan Hazreti Meryem Annemiz Selçuk’ta yaşadı. Orada hala bilinmeyen yerde, gümüş lahit içinde ve üstünde çam ağacıyla yapılmış sandık ve sandığın üstü sırf reçine ile kaplı olarak yatmaktadır. Bulunamadı ama zannediyorum ki bir Müslüman kadın (Hz. Mehdi ve Hz. İsa çıktığında) yerini bulacaktır. şu anda yüzlerce yerli ve yabancı ajan tarafından yıllardır mezarının yeri aranılıyor ama bulunamıyor. Rabbime müracaat ettiğimde bana yerini değil bulunduğu bölgeyi gösterdiler.
Ayrıca herkes Hz. Meryem Annemizin hayatını ve O’nun nasıl bir yaradılışla yaratıldığın az çok bilmektedir. İşte O mükemmel insan, Peygamber Annesi ve bir Peygamber tarafından yetiştirilen, en güzel yaradılışta yaratılan ve en güzel ahlakla yetiştirilen, kendisinden kerametler (mucizeler) meydana gelen Hazreti Meryem Annemizden bahsetmektedir. Daha önce de yazdım, ehli dünya iken O’nun gözyaşlarından oluşan orkideleri gördüm, kokladım.
Anadolu’ya geldiğinde yaşadığı İlk Evini biliyorum.
Ayrıca 2002 Kurban Bayramı’nda namaza kalkmadan kendileri beni rüyamda ziyarete geldiler. Allah’ım o ne güzel, o ne nurlu idi.
2005’in 1 Ocak sabahı da Hazreti İsa Resûlullah’ımız yeni doğmuş 5-6 günlük bebek haliyle ziyaretime geldi. Rabbime hamd olsun, O’nun sevdiklerine Salavât-ı Selâm olsun ta ezelden kıyamete kadar ve daim olsun.
Buraya kadar can alıcı bilgiyi vermedim. Çünkü 5. Ayete gerek var. “Sonra biz onu aşağının aşağısına fırlattık, attık.” diyor. Kim atıldı? Dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı, Amazonlar denilen kadın savaşçılar tarafından yaptırılan 2 katlı putlarla Artemis Tapınağı’nın tapılan putları ve bu putlara tapanları en rezil hale getirdik diyor. Dünyanın 7 harikasından birini kim geçersiz kıldı? Elbette Hz. Meryem Annemizin gelişiyle tarihteki en büyük tapınak (kadınların kurduğu) yine kadınların en güzeli (en kutsalı) ile yok sayıldı!
Düşün bak bakalım hangi Peygamber savaşmadan Hak dini yayabildi? Hepsi mücadele etti. Bir tek Meryem Annemiz savaş yapmadan putların merkezi olan Artemis Tapınağı’nın geçersiz olduğunu ispatladı. Dünyada Allah’ın izniyle savaşmadan Meryem Annemiz, Selçuk’taki eski adıyla Efes’te Hak Dini serbest olarak yaydı ve İsevilik dünyaya buradan yayıldı. Putlar Resûlullah’ımızın Mekke’de yıktığı, kırdığı gibi ilk kez Efes’te yıkıldı. Yerine Hak Din geldi.
Dikkat edilecek nokta, devrin en büyük tapınağı olan Artemis Tapınağı kadınlar tarafından yapılmıştı ve kadınların en muhteşemi Ahsen-i Takvim’de yaratılan yani en güzel yaradılışta yaratılan bir kadın tarafından yani Hz. Meryem Annemiz Efes’e geldiğinde tamamıyla mermer olan tapınak bir meczup tarafından yakıldı. Mermer yanar mı demeyin, yakan O olduktan sonra yanar. Mermerin yanışına mı şaşıyorsunuz? Asıl içinizde mermerden daha sert olan ve bir hayvan ile sıfatlanmış nefsinizin zikir ve tevhid ile yanmasına şaşınız.
Sonrada dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis tapınağı deprem ile yerin dibine geçti. Küçük Menderes Nehrinin getirdiği alüvyonlarla örtüldü. Kur’an’da bildirildiği gibi kalıntıları onlarca metre aşağıda. Kalıntı da diyemeyiz artık. Selçuklular Efes’i ele geçirince İsa Bey Camisi yapılırken kalıntı mermerlerde cami inşaatında kullanıldı.
Savaş olmadan Allah’ın dini serbestçe yayılan bu yer için Hz. Meryem buranın Emin Belde (Kıyamete kadar korunan bir yer) olmasını Rabbinden istedi ve Rabbimiz burayı Emin Belde (korunan yer) olarak kıldığını Yüce Kitabımızın bu suresinde belirtiyor.
Bu anlattıklarım dünü, bugünü ve en önemlisi yarını anlatıyor. Şimdi sır içinde sıra giriyoruz. Hazreti Meryem Annemizin buraya geleceği, dini serbestçe yayacağını elbette Rabbimiz biliyordu. Meryem Annemiz daha dünyaya gelmeden İyonyalılar içinde Efes’inde bulunduğu 12 İyon şehrini yer altından birbirine bağlayan bugünkü uzunluğu ile hala dünyanın en büyük tünel yol (metro yolunu) inşa ettiler. Uzunluk en az 300-350 km’yi bulmaktadır. Burada bir nokta koyalım.
Ağaçların yani incir, zeytin ve çam ağaçlarına dönelim.
1985 yılında Rusya’da Çernobil Nükleer Santralinin patlaması sonucunda Radyasyon bulutları Karadeniz’i geçerek (Romanya ve Bulgaristan üzerinden) Alp Dağlarına vardılar. Alp Dağındaki çam ağaçlarının tepeleri (75 cm ile 110 cm uzunlu- ğunda) kurudu ama radyasyonu yere vermediler.
İşte Sevgili Resûlullah’ımızın “Kıyametin koptuğunu görsen bile elindeki yeşil dalı toprağa dik.”(98) ve “Yarın öleceğini bilsen bile (yeşil) ağaç dik.”(99) demesinin hikmeti burada.
Hazreti Meryem annemiz ummadığı kadar kolay olarak, Hak Din – İseviliği yaydığı için, Rabbine kıyamete kadar bu dinin ilk yayıldığı yer ve çevresinin Emin Belde olmasını istedi ve duası kabul olundu.
6. Ayette ise “Ancak iman edip Salih amelde bulunanlar başka, onlara tükenmez ecirler vardır.” diyor. Bu ayette devirde putlara tapmaktan vazgeçen iyi halde yaşamaya çalışanlara çok büyük sevaplar var diyor ve Manada onları Sahabelere yakın tutuyor.
İsevilik, Efes’te başlamıştı. İnsanların bir kısmı (200 yıl sonra) eski adetleri olan putlara dönünce Rabbimiz Nemrut’u helak eden sivrisineği bunlara da gönderdi ve halkın % 80’i sıtmadan öldüler. Dağlardan gelen topraklarla Efes Limanı kapandı, her taraf bataklık oldu ve Efes ticari hayatı bitti. Şu anda Efes ve çevresinden geçerken yer altında kalan Artemis Tapınağı’nın sadece zeminini görürsünüz.
7. ayette ise “O halde dini kim yalan sayabilir?” ayeti 6. ayetle bağlantılıdır. Dini yalanlarsanız sonuç ortaya çıkıyor.
8. ayette ise Rabbimiz buyuruyor: “Allah her şeyin hâkimi değil mi?”
İşittik, itaat ettik, iman ettik!
Bana bunları öğreten ve Kur’an-ı Kerim’in en zor 3 suresinden biri olan Sure - Tin’i açan Rabbime Hamdolsun, O’nun sevdiklerine Salavât-ı Selâm olsun ta ezelden kıyamete kadar.